BEDELLİ ASKERLİK MANİFESTOSU:
Kamuoyunun dikkatine!
17 Mart 2011 tarihinde Sayın Başbakan Rusya'dan dönüşünde havalimanında açıklama yaparken, bir gazeteci sanki CHP kanun teklifi vermemiş de sadece seçim sonrası için bir vaatte bulunmuş gibi "CHP bedelli askerlik projesi açıkladı, ne düşünüyorsunuz bu konuda?" diye bir soru sormuştur. Sayın Başbakan şöyle cevap vermiştir:
"Bunun neresi proje? Böyle proje mi olur? Böyle ayaküstü proje mi olur? Kiminle oturulmuş ne konuşulmuş? Bu ne getirir ne götürür? Şu anda halkımızın tavrı bu konuda ne? Parası olan var olmayan var. Parası olan bedelli askerlik yapsın parası olmayan gidip askerlik yapsın. Eğer bunun halkımızın bir kesimini mağdur etmeyeceğini biz bilseydik, buna inansaydık biz bunu çoktan masaya getirirdik. Polislerin askerlik sorununu TSK ile oturup konuşarak çözdük. Bütün bunlar yolda giderek ayaküstü halledilecek şeyler değil. Bu ne getirir ne götürür hesaplanarak yapıldı. Fakat görüyorum ki ana muhalefet partisi sadece birşey yapıyor gibi görünmek için bunları ortaya atıyor. Gerçekten böyle bir şey gerekiyorsa biz seçimden sonra bunu anayasa değişikliği kapsamında referanduma götürürüz. Ben Tayyip Erdoğan olarak böyle bir sorumluluğunun altına giremem. Çünkü parası olan var parası olmayan var. Benim görüştüğüm kenar köşedeki vatandaşım buna hiç sıcak bakmıyor. Biz kimsesizlerin kimsesi olarak yola çıktık ve buna uygun davranmak zorundayız."
Sayın Başbakan'ın yukarıdaki açıklamasında öncelikle "Parası olan var olmayan var. Parası olan bedelli askerlik yapsın parası olmayan gidip askerlik yapsın. Eğer bunun halkımızın bir kesimini mağdur etmeyeceğini biz bilseydik, buna inansaydık biz bunu çoktan masaya getirirdik" kısmına dikkat edilmesi gerekmektedir. Burada iki ihtimal söz konusudur:
1) Sayın Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, AK Partili Grup Başkanvekilleri ve Milletvekilleri ile onlarca danışmanı Sayın Başbakan'a CHP'nin kanun teklifi verdiğini ve bu teklifin içerisinde yıllık geliri 12.000 TL'nin altında olan vatandaşların ücret ödemeden temel askerlik eğitimini alabildiklerini söylememiştir.
2) Sayın Başbakan, konuyu tamamıyla ve tüm detaylarıyla bilmesine rağmen televizyon üzerinden milyonlarca insanı kasten yanlış bilgilendirerek CHP'nin ve kabusa dönmüş hayatlarının normale dönmesini yıllardır bekleyen aileleriyle beraber 1 milyon insanın aleyhine bir kamuoyu yaratmaya çalışmıştır.
Her iki ihtimalin de sonucu şudur: Bu tam bir skandaldır! Sayın Başbakan ya bilgisi bile olmadan milyonlarca insana yanlış açıklamalar yapmış ya da kasıtlı olarak yanlış açıklama yapmıştır.
Burada tabi dikkat çeken ve hayretler uyandıran diğer bir husus, Sayın Başbakan açıklama yaparken orada bulunan ve soruyu soran gazeteci başta olmak üzere; CHP'nin kanun teklifini çok iyi incelemiş olmaları muhtemel 50'ye yakın gazeteciden bir tanesi bile Sayın Başbakan'ın "Parası olan var olmayan var. Parası olan bedelli askerlik yapsın parası olmayan gidip askerlik yapsın" açıklamasından sonra Sayın Başbakan'ı CHP'nin teklifindeki yıllık 12.000 TL'nin altında gelire sahip vatandaşların bedelsiz olarak 21 gün askerlik yapması hususunda uyarma ve düzeltme cesaretini gösterememiş olmasıdır. Bu olayda da ortaya çıktığı üzere, basınımızın ne kadar özgür, cesur ve objektif olduğu hususu değerlendirme yapmaya gerek bile duyulmadan kamuoyunun dikkatine ve yorumuna sunulmaktadır.
Kamuoyunun artık aşağıdaki bilgiler doğrultusunda doğru bilgilendirilmesi ve saklanan, gizlenen tüm gerçekleri öğrenmesi, kimlerin ne sözler verdiğini ve tutmadığını anlaması gerekmektedir:
1) Öncelikle aşağıda yer alan linkte 2002 yılından bu güne AK Parti yöneticilerinin bedelli askerliğe ilişkin verdikleri sözler ve bedelli askerliği çıkarmaya yönelik olumlu açıklamaları yer almaktadır. Çok hızlı gündem değişimleri nedeniyle yakın geçmişi çabuk unutabilen Türk kamuoyunu bedelli askerlik konusunda verilen sözler ve gerçekler hakkında aydınlatmak amacıyla bu videonun izlenmesi gerekmektedir:
http://www.youtube.com/watch?v=6PwQd0NbbeUYukarıdaki videodan örnek diyaloglar aktarmak istiyoruz:
Yıl 2003, Milli Savunma Komisyonu Başkanı AK Parti Milletvekili Cengiz Kaptanoğlu'na bedelli askerlik soruluyor.
Verdiği cevap: "Bedelli askerlik bizim seçim beyannamemizde var. Yani AK Partisi 3 Kasımdan önce, 3 Kasımdaki seçimlere giderken bu bizim seçim beyannamemizde var. "
Yıl 2010, 12 Eylül Referandumu öncesi bir TV programında Sayın Mehmet Barlas Sayın Başbakan'a bedelli askerliği neden çıkaramadıklarını soruyor.
Sayın Başbakanın verdiği cevap: "Yeni anayasayı şöyle bir..yeni anayasayı bir halledelim",
Sayın Barlas üsteliyor:"Yeni anayasa kabul edilirse bunları yapacakmısınız?",
Sayın Başbakan: "İnşallah..",
Sayın Barlas: "Söz mü?",
Sayın Başbakan:"İnşallah.."
2) Bugün bedelli askerlik uygulaması için "terör var çıkaramayız" söylemi öne sürülen argümanlardan birisidir. Bedelli askerlik son 25 yıl içerisinde Türkiye'de 16 Nisan 1987, 21 Mayıs 1992 ve 2 Kasım 1999 yıllarında olmak üzere 3 kere uygulanmıştır. Söz konusu uygulamalardan 1987'de 18 bin 433, 1992'de 35 bin 111, 1999'da ise 72 bin 290 olmak üzere toplamda 125 bin 834 kişi faydalanmıştır.Söz konusu tarihlerde acaba terör sıfır düzeyinde miydi yoksa en tırmandığı dönemlerde miydi? Bu dönemlerde bu yasaları çıkartan Saygıdeğer Meclis Üyeleri, yasaları onaylayan Sayın Cumhurbaşkanları ve yasalara muhalefette bulunmayarak uygulayan Sayın Genel Kurmay Başkanları çok yanlış ve adaletsiz uygulamalara mı imza atmışlardır? Tarkan, Mustafa Sandal, Serdar Ortaç gibi birçok sanatçı, işadamları ve ünlü insanlarla beraber toplam 125 bin 834 vatandaş bedelli askerlikten yararlanmıştır. Bunlar vatandaşlık görevini yerine tam olarak getirmemiş, kamu vicdanını yaralamış vatandaşlar mıdır? Bunları tekrar askere alıp 21 günün üstündeki süreler için tekrar askerlik yaptırmak mı gerekmektedir?
3) Bunun yanında 1980'li yılların başından bu yana yürürlükte olan ve yurt dışında 1095 gün çalışan yada paravan şirketler aracılığıyla çalışıyor görünen (!) vatandaşların "işlerini kaybetmemeleri amacıyla" uygulanmakta olan "Yurtdışı dövizle askerlik" uygulamasından yurtdışına katma değer sağlayan, yurt dışında vergi veren yüz binlerce vatandaş yaklaşık 30 yıla yakın bir süredir yararlanmışken ve yararlanmaya devam etmekteyken, Türkiye sınırları içinde üretim yaparak katma değer sağlayan, ülkesine vergi veren, istihdam sağlayan ve "işini kaybetmemek ve ailesini mağdur etmemek amacıyla" askerlik sorunlarının çözülmesini bekleyen aileleriyle beraber bir milyonu aşan vatandaşa karşı çıkmak, aynı hakkı tanımamak hangi eşitlik, adalet ve vicdan ilkeleriyle bağdaşmaktadır? Anayasa'nın eşitliğe ilişkin 10. maddesine ne kadar uymaktadır? Ayrıca unutulmamalıdır ki yurtdışı dövizli askerlik uygulamasında yaş sınırı bile uygulanmazken tüm yurtiçi bedelli askerlik uygulamalarında en az 27-28 yaş sınırı uygulanmıştır. CHP'nin verdiği son teklifte de 28 yaş sınırı bulunmaktadır. Bugün Metin Tümer, Fatih Tekke gibi birçok tanınmış futbolcu, AK Parti ile adı anılan İbrahim Kutluay gibi ünlü milli basketbolcularımız ve diğer birçok sporcumuz sırf yurtdışı dövizli askerlikten yararlanabilmek için 1095 günü tamamlamayana kadar yurtdışındaki takımlarda spor yaşamlarını sürdürmüşlerdir ve birçoğu hala da sürdürmektedir. Birçok vatandaş da yüksek lisans veya doktora eğitimlerini sırf bu nedenle yurtdışında yapmaktadırlar ve bugün ekranlarda her gün gördüğümüz birçok şarkıcı ve sanatçı 21 gün askerlik hakkını kazanabilmek için yılın 6 ayını ABD'de, Avrupa'da kalan 6 ayını Türkiye'de tatil yaparak geçirmektedir. Tabi yurtdışında bu şekilde barınabilmek çok maliyetli birşey olduğundan bunu sadece çok zengin vatandaşlar yapabilmektedir. Yani, parası olan vatandaşlar gidip 1095 gün boyunca yurtdışında sigortalarının bir şekilde yatmasını sağlayarak 5.112 EURO karşılığında 21 gün askerlik yapma hakkı elde edebilmektedir. Sayın Başbakan ve iktidar temsilcileri buna ne yorum yapmaktadırlar? Gerçekten tüm hayatları boyunca yurtdışında yaşayan vatandaşlarımızı bir kenara koyarsak; belirli bir zümreye ayrıcalık tanımak, parası olanların yararlanabileceği bir uygulamayı yürürlükte tutmak her fırsatta sosyal devletten bahseden yöneticilerimize yakışmakta mıdır? Tabi bu soruları medyadan da hiç kimse soramamaktadır, dolayısıyla bu sorulara cevap da alamamaktayız, ama hepimiz cevapları çok iyi bilmekteyiz. Umarız ki bir gün cesur ve objektif siyasiler ve gazeteciler bu konuları gündeme getirebileceklerdir.
4) Sayın Hüseyin Çelik, 1992 yılında bedelli askerlik yapmıştır. Ama şimdi kendisi bedelli askerliğe karşıdır. Bu nasıl bir çelişkidir. Kendisi "bugün terör var,bedelli çıkaramayız" demektedir. 1992 yılında terör nedeniyle verilen şehit sayısı Genelkurmay Başkanlığı'nın verilerine göre 496'dır. Bunu nasıl açıklayabilmektedir? Ayrıca terörü bitirmek zorunlu sebeplerden askerlik görevini zamanında yerine getirememiş ve yaşı ilerlemiş olan bedelli askerlik bekleyen vatandaşlardan mı beklenmektedir? Bedelli askerlik hakkından yararlanmak isteyen vatandaşların bedelli askerlikten yararlanabilmek için kendi imkanlarıyla terörü bitirmesi beklenemeyeceğine göre; 30 yıla yakın zamandır uygulanan yurtdışı dövizli askerlik ile 1987, 1992 ve 1999 yıllarında uygulanan bedelli askerlik uygulamalarında hiçbir şekilde terör bahane olarak gösterilmemişken, terörle mücadelenin profesyonel birliklere devredildiği günümüzde terörü sürekli bedelli askerlikle ilişkilendirmek samimiyetten ve tutarlılıktan uzak görülmektedir.
5) Sayın Başbakan'ın oğlu ve damadı yurtdışı dövizli askerlikten yararlanarak 5.112 EURO karşılığında 21 gün askerlik yapmışlardır. Yurtiçinde yaşayan vatandaşların da aynı haktan yararlanması için isimlerinin Bilal veya Berat, ya da babalarının Başbakan mı olması gerekmektedir? Sayın Başbakanımız oğluna tanınan hakkı neden vatandaşlarına tanımak istememektedir? Havalimanında yaptığı açıklamasında "Gerçekten böyle bir şey gerekiyorsa biz seçimden sonra bunu anayasa değişikliği kapsamında referanduma götürürüz. Ben Tayyip Erdoğan olarak böyle bir sorumluluğunun altına giremem" demiştir, peki nasıl kendi çocuğu 5.112 EURO karşılığı 21 gün askerlik yaparken bu sorumluluğun altına girebilmiştir ve neden kamu vicdanında yada halkta yarattığı haksızlık ve adaletsizlikten dolayı kendi çocuğunun askerlik durumunu referanduma götürmemiştir?
Bu konuda 18 Mart 2011 tarihli yazısında gazeteci Sayın Umur Talu'nun "Başbakanın yurtiçinde çalışan oğlu yurtdışı bedelli yapmış, hala eşitlikten bahsediyor" ifadesi ile Sayın Kemal Kılıçdaroğlu'nun "Sayın Başbakan oğlunu 21 günlük askerliğe referandumla mı yolladı?" ifadesini yorumsuz olarak kamuoyunun dikkatine sunmaktayız.
Bu konuda akla gelen diğer bazı soruları da kamuoyuyla paylaşmak istiyoruz:
i) 2002 genel seçimlerinde AK Partinin seçim vaatleri arasında yer alan bedelli askerlik konusunda referandum yapılacağı neden beyan edilmemiştir?
ii) 2004 yerel seçimlerinde Sayın Başbakan "bedelli askerlik bekleyenler askerlik şubelerine dilekçe verin, talep çoğunluğuna göre biz bu bedelliyi çıkarağız" derken neden hiç referandumdan bahsetmemiştir?
iii) Gerek Sayın Başbakan Sayın Mehmet Barlas'a bedelli askerlik için "Yeni anayasayı halledelim inşallah inşallah" diye açıklama yaparken gerekse de Bülent Arınç başta olmak üzere diğer AK Parti yöneticileri bedelli askerlikle ilgili olumlu açıklamalar yaparken neden hiç referandumdan bahsetmemişlerdir?
Ayrıca şeffaflığın,tutarlılığın ve hesap verebilirliğin ortaya konulması adına Hüseyin Çelik'e ek olarak Bakanlar Kurulu ve AK Parti Milletvekillerinden yurtdışı dövizli askerlik veya bedelli askerlikten faydalananların isimlerinin AK Partili yetkililerince açıklanmasını talep etmekteyiz. Bu şekilde bedelli askerlik uygulamasına karşı olan AK Parti'den kaç kişinin eşitsizlik ve adaletsizliğe yol açtığını iddia ettikleri bir uygulamadan bizzat kendilerinin yararlandığını tüm kamuoyunun takdirine sunmak istemekteyiz.
6) Gazeteci Sayın Erdal Şafak 19 Mart 2011 tarihli köşe yazısında Sayın Başbakan'la Rusya gezisinde yaptığı söyleşiden bahsederek bedelli askerlikle ilgili Sayın Başbakan'ın şu sözlerine yer vermiştir: "Ben karar veremiyorum. Vatandaş karşıma çıkıyor, "Benim param yok ben istifade edemeyeceğim, parası olan yararlanacak..." Kemal Kılıçdaroğlu bana çakıyor. Dövizli askerlik... Benim oğlum ABD'de hem Dünya Bankası'nda çalıştı, hem de doktora yaptı. Hak kazandı. Bunu kullandı. Dövizli ile bedelliyi karıştırıyor. Bunu ağzına alıp nemalanmaya çalışıyor. CHP kenarından, köşesinden iktidar oldu. Bu dönemde Mehmet'e ne verdin? Belki seçimlerden sonra vatandasın görüşüne başvurulabilir, Bunun üzerinde çalışabilir. Ama böyle bir vaadin içine girmeyi düşünmüyorum. Gerekirse üzerinde çalışılabilir diyorum. " Şimdi Sayın Başbakan'ın 17 Mart 2011 tarihinde havalimanında CHP'nin teklifindeki "geliri düşük olanlara ücretsiz 21 gün askerlik eğitimi" hususunu bilmeden yaptığı "Parası olan bedelli askerlik yapsın parası olmayan gidip askerlik yapsın. Eğer bunun halkımızın bir kesimini mağdur etmeyeceğini biz bilseydik, buna inansaydık biz bunu çoktan masaya getirirdik" şeklindeki yanlış açıklamasının üstünden 2 gün geçmesine rağmen Sayın Şafak'ın aynı cümleleri köşesinde kullanması Sayın Başbakan'ı zor durumda bırakmıştır diye düşünmekteyiz. Bununla beraber, Sayın Başbakan'ın "Kemal Kılıçdaroğlu bana çakıyor. Dövizli askerlik... Benim oğlum ABD'de hem Dünya Bankası'nda çalıştı, hem de doktora yaptı. Hak kazandı. Bunu kullandı. Dövizli ile bedelliyi karıştırıyor" sözlerine bir açıklama getirmek istiyoruz. Kimse Sayın Başbakan'ın oğlunun dövizli askerliği hak etmediğini söylememektedir. Tabi ki haketmiştir. Peki dövizli askerlik kanunu Meclis'in müdahale edemediği bir alan mıdır? Meclis istese yıllardır bu kanunu değiştiremez miydi, ortadan kaldıramaz mıydı? Dövizli ile bedelli arasındaki tek fark dövizlinin yurtdışında 1095 gün çalışma imkanını yakalamış, bunu sağlayabilmek için de daha iyi maddi duruma sahip vatandaşlara yönelik olması; bedellinin ise yurtiçinde çalışan, orta ve alt gelir düzeyinde olup yurtdışına gidip 1095 gün çalışma imkanı bulamayarak dövizliden faydalanamayan ve zorunlu hayat koşullarından dolayı ileri yaşlarına kadar askerlik yapamayan vatandaşlara yönelik olmasıdır. Kamuoyu dövizli ile bedelli arasındaki farkı çok iyi bilmektedir. Kamuoyu, dövizlinin maddi durumu daha iyi vatandaşların yaş sınırı olmadan yıllardır düzenli olarak sorunsuz faydalandığı, bedellinin ise son 25 yılda ancak 3 defa ve belirli bir yaş sınırı ile yurtiçindeki orta ve alt gelir düzeyinde vatandaşların faydalanmaya çalıştığı, fakat her seferinde kıyametlerin koparıldığı ve onlarca tutarsız ve yersiz bahaneyle engellenmeye çalışılan bir uygulama olduğunu apaçık şekilde bilmektedir. Yurtdışında 1095 gün çalışmış olan bir kişi "sırf işini kaybetmesin" diye Türkiye'de 5.112 EURO karşılığı 21 gün askerlik yapıp üstüne Türkiye'de yaşamaya ve çalışmaya devam edebilirken neden Şehit ailelerinin bu konudaki hassasiyeti dikkate alınmamaktadır? Neden terörle mücadelenin yara almasından bahsedilmemektedir? Neden terör devam ederken böyle bir uygulamanın varlığı eleştirilmemektedir? Neden kıyıda köşede kalmış vatandaşın bu konudaki görüşleri dikkate alınmamaktadır? Neden kamu vicdanının ve eşitlik kavramının yara alıp almadığı sorgulanmamaktadır? Neden bazı medya kuruluşlarında yer aldığı üzere yurtdışı dövizli askerlik hakkında da vatandaşların görüşünü yansıtan "sır anketler" düzenlenmemektedir? Bir Türk vatandaşı kendi imkanlarıyla yurtdışında 1095 gün çalışarak askerlik yükümlülüğünü 5.112 EURO karşılığında 21 gün, terör bölgesinden uzakta bir ilde (Burdur) yerine getirebiliyorsa, hatta yemin töreninde general düzeyinde bir komutanın hayırlı olsun konuşmasıyla terhis belgesini alabiliyorsa, hiçbir şekilde "terör, şehit aileleri, konjonktür, parası olan-olmayan ayrımı, haksızlık, adaletsizlik" gibi kavramlarla yüzyüze gelmeden resmi yollarla askerliğini yapabiliyorsa; Hiç kimse çıkıp da yurtiçinde çalışan ve üreten, emek veren bir vatandaşın yine "işini kaybetmemesi" amacıyla aynı haktan yararlanmasının mümkün olmadığını söyleyemez! Söyleyebilenler varsa eğer, bu kişiler hukuku, eşitliği, adaleti ve vicdanı bir kenara koymuş kimselerdir ve halk nezdinde itibar bulamazlar.
7) Eğer yurtiçi bedelli askerlik uygulaması eşitsizlik olarak görülüp uygulanmıyorsa, 1980 başlarından bu yana uygulanan ve yüz binlerce vatandaşın yararlandığı yurtdışı dövizli askerlik uygulaması Anayasa'nın eşitliğe ilişkin 10. maddesine aykırıdır. Bu konu bir siyasi parti tarafından Anayasa Mahkemesine götürülürse neler olabilecektir? Söz konusu durum, ciddi bir ihtimal olarak dikkate alınmalıdır.
8) CHP tarafından verilen bedelli askerlik kanunu teklifi için "neden seçim öncesi verildi, bu popülist ve boş bir vaattir" diye açıklamalar yapanlar olmuştur. Bu açıklamaları yapanlara şunu sormak lazımdır: "Neden torba yasa, vergi affı yasası, öğrenci affı yasası, sözleşmeli er yasası, polislere askerlik muafiyeti yasası, yargıya ilişkin çok önemli yasalar seçim yılında çıkarılmıştır? Bunların hepsi halkın oyunu almaya ve onların umutlarını suistimal etmeye yönelik popülist hareketler midir?"
9) Sayın Başbakan açıklamasında "Gerçekten böyle bir şey gerekiyorsa biz seçimden sonra bunu anayasa değişikliği kapsamında referanduma götürürüz. Ben Tayyip Erdoğan olarak böyle bir sorumluluğunun altına giremem" demiştir. Sayın Başbakan, olası bir deprem veya teknik arıza sonucunda milyonlarca insanın, onların çocuklarının, torunlarının ve sonraki nesillerinin hayatlarını tehdit edebilecek Nükleer Santral kurma kararını söz konusu milyonlarca hayatın sahiplerine sorma, yani referanduma gitme ihtiyacı ve sorumluluğu hissetmemektedir, fakat 28 yaş üstünde olan ve zorunlu sebeplerden askerliğini yapamamış vatandaşların sıkıntılarını çözecek olan, geçmişte hiç referanduma gitmeden toplam 125 bin 834 insanın faydalandığı ve 3 kez uygulanmış olan (1987, 1992 ve 1999), mevcut bir kanuna ek bir madde ile yürürlüğe girebilen bedelli askerlik uygulamasına karar verecek sorumluluğu alamamaktadır. Sayın Başbakan bize bugüne kadar kendisinin de belirttiği üzere halkın sorunlarını çözme yönünde kimsenin almaya cesaret edemediği riskleri alarak ilerleyen, statükoya başkaldırmış ve her alanda en çağdaş ve modern uygulamaları örnek alan bir siyasi kişilik olarak ön plana çıkarılmıştır. Fakat bedelli askerlik gibi 28 yaşını aşmış yüz bin kişiyi ilgilendiren, daha önce defalarca Meclis tarafından onay verilmiş olan ve mevcut bir kanuna ek bir madde eklenmesiyle yürürlüğe giren bir konuda sorumluluk alamamaktadır. Bedelli askerlik konusunda referandumdan bahsetmesi ve her fırsatta statükodan şikayet eden Sayın Başbakan'ın bedelli askerlik konusunda statükodan yana tavır alması hususunda şaşkınlığımızı ve hayretimizi gizleyememekteyiz, bizi mazur görünüz. AK Partinin 9 yıldan bu yana defaten vaat ettiği bir konuda muhalefete düşmesi partinin halkın gözündeki imajında telafisi güç bir sarsıntıya yol açmıştır.
10) Bedelli askerlik bekleyen ve yaşları 30'a dayanmış veya aşmış olan ve çoğu memur, işçi, çiftçi, öğretmen, doktor, küçük esnaf gibi orta ve alt gelir düzeyindeki yüz binlerce vatandaşın yaşadıkları sıkıntılar görmezden gelinerek, bedelli askerlik konusu "zengin çocuklarının askerden kaçma isteği" olarak kasıtlı bir şekilde çok yanlış ve çarpıtılmış şekilde yansıtılmaktadır. Bakmakla yükümlü oldukları eş, çocuk, anne ve babalarını geride başkalarına muhtaç bırakmamak, güç bela atıldıkları iş hayatında geçimlerini sağlamak ve borçlarını ödemek, ülkemizin malum koşullarında güç bela buldukları işleri kaybetmemek, yüksek öğrenimlerine devam etmek gibi zorunlu sebeplerden ileri yaşlarına kadar askerlik yükümlülüğünü yerine getiremeyen vatandaşların birçoğu bugün bakaya ve yoklama kaçağı durumuna düşmüştür. Söz konusu insanlar ailelerinin geçimini sağlama ve işlerini kaybetme endişesine dayalı olarak yakalanma korkusuyla sosyal sigorta kaydı yaptıramamakta, tatile gidememekte, sokaklarda rahatça dolaşamamakta ve toplumdan izole bir şekilde depresyon içerisinde yaşamlarını sürdürmeye çalışmaktadırlar. Bu durumda söz konusu vatandaşların aileleri de aynı sıkıntılara ortak olarak kanayan ve gittikçe derinleşen büyük bir toplumsal yaranın parçası haline gelmektedir. Ülkeyi yönetmek için seçilen değerli siyasilerin kendilerini seçen halkın kanayan bir yaraya dönmüş olan ciddi boyuttaki sorunlarını görmezden gelmeleri, siyaset ve seçim kaygıları nedeniyle ötelemeye ve ertelemeye çalışmaları vicdan ve adalet kavramlarını yaralamaktadır.
11) Son günlerde üzülerek karşılaştığımız bir sorun, ülke yöneticilerinin Türk halkınının geçmişte verilen sözleri çok çabuk unuttuğu, fikri takipçi olmadığı, söylenen herşeye sorgusuz sualsiz inandığı, çok çabuk manipüle edilebildiğine ilişkin inançları ve bu bağlamda yaptıkları açıklamalar ile gösterdikleri tavır ve davranışlarıdır. Daha dün "bedelli askerliğe sıcak bakıyoruz, destekliyoruz, çıkmalıdır" diyen siyasiler, bugün "haksızlık olur, karşıyız, ezelden beri karşıydık biz" şeklindeki açıklamalarıyla halkı saf yerine koyduklarını düşünürlerken; aslında çok ciddi bir itibar kaybı yaşayarak halkın gözünde çok komik duruma düşmekte, yaşanan güven kaybına ek olarak kandırılmışlık hissiyatı ve yaşadıkları sıkıntıların çözülmemesi nedeniyle önemli bir öfkeye ve tepkiye de maruz kalmaktadırlar. Teknolojinin bilginin erişimini sınırsız hale getirdiği 21. yüzyılın bilgi toplumunda, yüksek eğitim seviyesine sahip, haklarını hukuk çerçevesinde her koşulda arayan ve koruyan, verdiği sözlere sadık kalan ve herkesten de aynı erdemi bekleyen Türk gençlerinin verilen ama tutulmayan sözlerin açığa çıkması durumunda siyasilerin yaptığı bazı tutarsız açıklamalara artık sadece güldüğünü tüm siyasilerin dikkatine önemle sunmak istiyoruz. Olumlu mu olumsuz mu olduğu anlaşılamayan, net olmayan, oyalamaya yönelik ve ileri tarihleri işaret eden açıklamaların halk gözünde güven ve itibar bulmadığını belirtmek isteriz.
12) Sayın Bülent Arınç çok uzun zamandır bedelli askerliğe destek veren ve halkın sıkıntılarını görerek hiçbir yerden gelecek işarete yada olumsuz tepkilere itibar etmeden bu konuda açıklamalar yapmış olan cesur ve özgün bir siyasetçi portresi çizmiştir. Bugüne kadar bu konuda yaptığı açıklamalardan bir tanesi şu şekildedir: "Ben bedelli askerliğe sıcak bakıyorum. Bugün değil çok geçmişten bu yana. Çünkü bu bir ayrıcalık değildir. Dünyanın her yerinde olur, olması da gerekir.",
2010 yılı sonlarına doğru yaptığı bir diğer açıklaması: "Onları ümitsizliğe sevk etmek istemem, fikir olarak bu düşünceden yanayım. Belli bir yaşı geçmiş, toplumda belli bir statüko kazanmış, kendi işini kurmuş, yurt içi, dışı bağlantıları olan veya herhangi bir üniversitede öğretim üyesi durumuna gelmiş yani artık bu yaşla, konumla askerlik yapması mümkün olmayan insanların bedelli askerlikten istifade etmesini ben bir hak olarak görüyorum. Bunun bir başka türlüsü esasen var. Yurt dışında belli bir süre çalışırsanız Burdur'da 28 günlük bir misafirlik mümkün olabiliyor, bedel karşılığında. Bunun bir başka şeklinin bedelli talep edenler için yapmamak bence mümkün değil. Ancak milli savunmanın kendi gereklerini de dikkate almak mecburiyetindeyiz. Bu konuyu tamamen kapsayacak bir düzenlemenin ümit ediyorum ki yakında hükümetimize gelmesi söz konusu. Sayın Başbakanımız da perşembe günü bir brifing alacağını söyledi. Belki yılbaşına kadar inşallah, ümit ediyorum, bedelli, tek tip, askerliğin süresi, sınır birliklerinin kurulması konusunda ortaya bir tasarı konulacak ve bu iş gerçekleşecek"
Sayın Bülent Arınç'ın CHP teklif verdikten sonra doğrudan bedelli askerlikle ilgili en ufak bir değerlendirme yapmaması, bir değerlendirmede bulunmaması çok düşündürücüdür. Özellikle Sayın Başbakan'ın ve AK Parti Grup Başkanvekillerinin ikna edicilikten uzak ve geçmişte yaptıkları açıklamalarla tutarlı olmayan beyanatlarından sonra AK Parti içinde önemli bir etki sahibi olan Sayın Bülent Arınç'ın bedelli askerlik konusundaki düşüncelerini açıklamasını sabırsızlıkla beklemekteyiz. Sayın Arınç'ın hiç kimsenin tesiri altında kalmadan ve korkmadan kendi düşüncelerini cesurca ifade etmesini temenni etmekteyiz. Sayın Arınç'ın diğer AK Parti yöneticileri ve Vekilleri gibi geçmişte söylediklerine 180 derece zıt açıklamalar yapmayacağını ve geçmişten beri verdiği desteği parti içinde de seslendirerek aileleriyle beraber milyonlarca insanın sesi olacağı ve CHP tarafından verilen bedelli askerlik teklifinin siyaset veya seçim malzemesi yapılmadan halkın önemli bir kısmını ilgilendiren bu sorunun çözülmesi yolunda desteklenmesi gerektiğini ifade edeceğini düşünmekteyiz. Söz konusu kanun teklifi geliri düşük olan vatandaşlarımıza ücretsiz 21 günlük askerlik imkanı tanıdığından Sayın Arınç'ın parti içi baskılara ve lider hegamonyasına ödün vermeyeceğine inancımız devam etmektedir.
13) Her zaman ileri demokrasi hedefini gösteren ve özgürlükleri savunduğunu ifade eden Sayın Başbakan'ın, CHP'nin verdiği bedelli askerlik kanun teklifinin Milli Savunma Komisyonu'ndan geçerek Genel Kurul'a gelmesini ve AK Parti Milletvekillerinin iradelerini bağlayacak bir grup kararı almadan bu konuda özgürce oy kullanmalarını sağlayıp sağlamayacağı; Sayın Başbakan'ın AK Partide çoğunluğun kararıyla hareket edildiği ve parti içi demokrasiye büyük önem verdikleri iddiasına yönelik bir samimiyet testi niteliği taşıyacaktır. İddia edilenin aksine AK Partili Vekillerin Sayın Başbakan'ın işaret ettiği her yasa için kendi şahsi düşüncelerine ters olsa dahi sorgulamadan parmak kaldırdıklarına ilişkin iddiaların yanlış olduğu ve her Milletvekilinin parti liderinden çekinmeden sahip olduğu düşünceler, değerler ve ilkeler çerçevesinde hareket edecekleri düşüncesini muhafaza etmek istemekteyiz. Yakın gelecekteki gelişmeler bu konuda da gerçeği tüm çıplaklığıyla ortaya koyacaktır.
14) Başta Sayın Başbakan olmak üzere tüm AK Parti yöneticileri CHP tarafından dile getirilen yazın askerlik yapılması uygulamasıyla öğrencilerin mezun olduklarında askerlik görevlerini de yerine getirmiş olmaları yönündeki projesiyle ilgili olarak dalga geçer bir üslupla ciddi eleştirilerde bulunmuşlar, bunun uygulanmasının mümkün olmadığı, ülke savunmasının bu şekilde sağlanamayacağı, bu kadar komik ve saçma bir öneri duymadıkları yönünde açıklamalarda bulunmuşlardır. Bu konuda herhangi bir yorum yapmadan 18 Mart 2011 tarihinde Samanyolu Haber internet sitesinde yayınlanan bir okur mektubunu tüm kamuoyunun dikkatine sunarak gerekli değerlendirmeyi de kamuoyuna bırakıyoruz:
"On yıl kadar önce takdir-i ilâhi eşimle evlenip Almanya'ya geldiğimde o üniversite ikide öğrenciydi ve programı gereği bazen cumartesi bazen pazar bazen de bütün haftasonu ve yaz tatillerinde sık sık askere gidiyordu. (Alman vatandaşı olduğu için.) Toplam askerlik süresi saat cinsinden hesaplanmış; bu şekilde askerliğini yedi senede tamamlayacağını söylemişti de inanmamıştım ama Türkiye'deki eş dost da hiç inanmadı. Üstelik süresi bitmeden çocuğumuz olduğu için askerliğini yapmış kabul ederek eşime terhis kağıdı verdi Alman genelkurmayı. 'Doğumu yaptım, seni niçin terhis ettiler?' diye sorduğumda eşim, resmi terhis belgesini gösterince şaşkınlığım daha arttı; çünkü çocuğunun sağlıklı gelişimi açısından askerin babalık görevinin daha üstün olduğu, askerlik zamanını evladının eğitimi için değerlendirmesinin daha çok önem taşıdığı kabul ediliyormuş.
İsterim ki benim on yıl önce yaşadığım şey, gecikmiş de olsa ülkemde de yaşanır ve askerlik büyük bir problemse problem olmaktan çıkar." (
http://www.samanyoluhaber.com/h_526704_ ... al-mi.html)